Son zamanlarda Göktürkçe giderek popüler olmaya başladı. Ben de uzun zamandır Göktürk damgalarıyla ilgileniyorum. Hatta toplantılarda sırf zevk olsun diye notlarımı bu damgalarla tutuyorum. Eğer siz de bununla ilgileniyorsanız yazılı ve ağ üzerinde birçok bilgiye erişebilirsiniz. Ama bir süre sonra kaynaklar arasında bazı çelişkiler görmeye başlarsınız. Böyle olunca ben de üşenmedim bu konuyla ilgili Türkoloji dergilerinde çıkan makaleleri okudum. Daha güvenilir olması sebebiyle özellikle Türkologların (benim gibilerin değil, uzmanların!!) yazılı ve görsel kitaplarını aldım okudum. Yine yazım kurallarıyla ilgili belirsizler olması sebebiyle Orhun Yazıtları'nı kendim çevirdim (tabii kitap üzerinden, umarım bir gün gerçeğini görürüm), kuralları birinci elden öğrendim. Bu yazının Göktürk damgaları meraklılarına bir ışık tutabilmesini diliyorum ve başlıyorum.
Göktürkçe dediğimiz dil aslında 6-9. yüzyıllar arasında Kıpçak ve Oğuz boylarının konuştuğu bir dil. Ve asıl adı Eski Türkçe. O dönemdeki insanlar kendilerine Göktürk değil Türk diyorlardı. Yazıtların çözüldüğü dönemde köktengri yani gök tanrı sözcükleri ilk çözülenlerden olduğu ve birçok yerde geçtiği için ve biraz da ilgi çekmek için Göktürk kelimesi uydurulmuş. Ama iyi de olmuş. Göktürkçenin bizim için anlaşılabilirliği, Osmanlıca'dan daha fazla. Bu açıdan yazıtları incelemek ve çözmeye çalışmak çok eğlenceli. Aynı zamanda etimoloji yani kelime köken bilimine merakı da arttırıyor.
Kullanılan damgalar runik damgalar dediğimiz damgalar, Sibirya'dan İrlanda'ya kadar bütün Kuzey Avrupa'da buna benzer damgalar mevcut. Hatta Yüzüklerin Efendisi'ndeki kitapta bile var. Aslında dediğim gibi sadece benzer damgalar. Taşın üzerine keski ile ne kadar farklı şekiller çizebilirsiniz ki zaten. Şekiller benzer fakat taşıdıkları sesler farklı. Bu nedenle aynı kökten olmadıkları kesin. Avrupa runik damgaları şu an kullandığımız Latin harflerine benzer ses değerleri taşırken, Göktürk damgaları çift-ince-kalın seslerle farklılık taşıyor. Bazı damgaların resimden ya da şekilden türetildiği muhtemel (AT, eb, OK, AY, er, es, NT, ÖK damgaları gibi, neden bazıları büyük bazıları küçük harfle yazdığımın cevabı ise ileride). Bu nedenle Göktürk damgaları resim-hece- ses yazısı geçişinde ara damgalar olarak kabul ediliyor.
Gelelim biraz daha ilginç kısımlara. Bu damgalarla Türkçe kökenli sözcükler mükemmel bir şekilde yazılabiliyor. Ama yabancı kökenli sözcükler için kullanılabilirliği biraz zor. O dönemde dildeki sözcüklerin çoğunun Türkçe olduğunu düşünürsek atalarımız için bir sorun olmamıştır herhalde. Ama günümüzde bizim için pratik kullanımı biraz zor. Bu durumu aşmak için bazı öğretici site ve yayınlarda o dönemde olmayan, günümüz için uydurulmuş bazı damgaların olduğunu görürsünüz. Ancak ben aslına sadık kalmayı düşünenlerden ve buna göre yazanlardanım. Eğer siz de benim gibi düşünüyorsanız yazıyı okumaya devam edebilirsiniz.
Göktürk damgaları için internette birçok öğretici görsel var. Ben de onlardan bir tanesini ve en sevdiğimi seçtim. Yapandan Allah razı olsun. Bu görseli benim gibi telefona kaydedip gerektiğinde hemen elinizin altında tutmanızı öneririm.
Damgaların öğrenilmesi ve kullanımına daha sonra geçeceğiz ama önce bazı ön bilgiler vermek istiyorum.
Türkçe sözcüklerin başladığı sessiz harfler sadece ve sadece B, Ç, K, T, Y, S harfleridir. Bunların dışında sessiz harfle başlayan sözcükler ya yabancı sözcüklerdir ya da ses değişmesine uğramışlardır. Örneğin “damga” sözcüğünün aslı “tamga” dır. “Gök” sözcüğünün aslı “kök” tür. Ayrıca J, F, C, Ğ, H ve V harfleri hiçbir Türkçe sözcükte yer almaz. V sesi neredeyse tamamen B sesinden değişime uğramıştır. Bu nedenle V yerine B yazmalıyız. H sesi K sesinin, C sesi Ç sesinin, Ğ sesi de G sesinin yumuşamış halidir. J yerine Ç, F yerine de P yazabiliriz.
Gelelim damgaların kullanımına.
Öncelikle sesli damgalara göz atmanızı istiyorum. Atalarımız burada biraz ekonomik davranmışlar. AE sesleri ve I-İ sesleri ortak damgalarla belirtilmiş. Ancak beklendiği gibi O-Ö ve U-Ü birlikteliği yerine O-U ve Ö-Ü birlikteliği var. Bunun nedeni o dönem için O-U ve Ö-Ü sesleri arasında ayırımın çok belli olmaması birbirlerinin yerine kullanılabilmesi. Türkçe'mizdeki küçük ünlü uyumu sayesinde bu durum bugün de bir sorun yaratmamakta. Bunu daha sonra daha iyi anlayacağız. Görselde gördüğünüz gibi sessiz damgaların bazıları kalın ve ince sesli. Bu şu anlama geliyor. “Baba” yazarken kalın B, “bebe” yazarken ince B yi kullanacağız. M damgasının incesi ve kalını olmadığı ve A ve E sesleri tek damgayla yazıldığı için “mama” ve “meme” sözcükleri aynı yazılır. Ama zaten “mama” sözcüğü Türkçe değil İtalyanca kökenli. Ne demiştik, yabancı sözcüklerde sorun olabiliyor. Yine de çok sorun olmayacağını göreceksiniz. Cümlenin gelişinden birçok sorun kendiliğinden çözülüyor.
Biraz ağır oldu galiba, şimdi tekrar yavaştan alıyorum.
Örneğin kalın B damgası tek başına yazıldığında hem ba hem ab sesini verir. İnce B damgası ise hem be hem eb seslerini verir. Aynı şekilde kalın D da ve ad seslerini, ince D, de ve ed . Kalın ince ayırımı olmayan damgalar ise, örneğin M, kendinden önce veya sonra gelen sessizlerin ince kalın ayırımına göre ses alır. Türkçe'deki büyük sesli uyumu burada durumu kurtarıyor. İnce başlayan ince, kalın başlayan kalın devam eder.
Bundan sonra daha anlaşılır olması için kalın sesler için büyük harf, ince sesler için küçük harf, diğerleri için büyük harf kullanacağım. Seslilerde ise verdiği iki sesi birleşik yazacağım. Örneklere başlayalım:
“Baba” yazmak için B-AE-B-AE, “bebe” yazmak için b-AE-b-AE damgalarını kullanmalıyız.
Örnekleri çoğaltalım:
“armut”: AE-R-M-OU-T
“erik”: AE-r-Iİ-k
“sarı”: S-AE-R-Iİ
“uç”: OU-Ç
“üç”: ÖÜ-Ç
“kasık”: K-AE-S-Iİ-K
“kesik” k-AE-s-Iİ-k
Büyük sesli uyumuna uyan sözcüklerde çok sorun yok. Uymayan sözcüklerde ise hecenin ses değiştirdiği damgadan itibaren damgayı değiştiriyoruz:
“kalem”: K-AE-l-AE-M. Dikkat ederseniz kalın K ile başladık, ince l ile devam ettik.
“seda”: s-AE-D-A. İnce s ile başladık, kalın D ile devam ettik.
“deva”: d-AE-B-AE: ince d ile başladık, V sesi B nin değişimi olduğu için kalın B ile devam ettik.
“serhat”: s-AE-r-K-AE-T: ince s ile başladık, H sesi K nin değişimi olduğu için kalın K ile devam ettik.
Buraya kadar çok sorun olmadığını düşünüyorum. Şimdilik görseldeki çift sesli damgaları bir kenara bırakıp diğer damgalarla yukarıdaki gibi (ama damgaların kendilerini kullanarak) bir süre alıştırma yapın. Damgalara alışana kadar her gördüğünüz sözcüğü damgalarla yazmaya çalışın. Biraz kafa karıştırıcı olduğu için yazının devamına daha sonra göz atarsınız.
Devam ettiğinize göre damgalara biraz alıştınız demektir. Şimdi hazırsanız bütün öğrendiklerinizi alt üst edecek birkaç şey söyleyeceğim:
1- Göktürk damgaları ile yazı sağdan sola yazılır. Şimdi birazda sağdan sola doğru alıştırma yapma zamanı. Çok zor değil hızlı alışırsınız. Bazı yazıtlarda soldan sağa yazılmış yazılarda var. Ama bunlarda damgalar ayna görüntüsüyle yazılmış. Bu durum sadece Göktürk damgaları değil hemen hemen bütün runik yazılar için geçerli. Taşa yazı kakmak için sağ elle vurmak gerektiğinden sağdan sola doğru damgayı “kakmak” (bu arada Japonca'da kaku yazmak demektir) daha kolaydır. Kağıda elle yazmak için ise tam tersi.
2- Muhtemelen taşa damga kakmak için yer sıkıntısı olduğundan ve hızlı olabilmek için atalarımız biraz damga tasarrufu yapmışlar. Sözcük içindeki sesli damgaları gerekmedikçe yazmamışlar. Bunun için internette birçok çelişkili örnek anlatı görebilirsiniz. Ben size yazıtlardan kendi çıkarımlarımı anlatacağım.
İlk harf A ya da E ise yazılmaz. Bunun gördüğüm tek istisnası “ad” sözcüğü.
İkinci harf sesli ise ve A ya da E ise yazılmaz, diğerleri ise yazılır.
Son harf sesliyse mutlaka yazılır.
Diğer sesliler duruma göre yazılabilir. Belli bir kuralı yok. Ama bütün seslilerin yazıldığı sözcüklerin azınlıkta olduğunu söylemeliyim.
Tek noktalama işareti her sözcük arasında konulan ” : ” işareti. Nokta, virgül, soru işareti vs yok. Siz ister bugünkü noktalama işaretlerini kullanırsınız, ister sadece “ : “ yı.
Sesli damgaların az yazılması sorun gibi görünmekle beraber sessiz damgaların bir kısmının kalın ve ince ayırımının olması ve Türkçe'deki büyük-küçük sesli uyumlarının varlığı gerçekten de bu durumun sorun olmasını engelliyor. Örneklere geçelim, daha iyi anlayacağız:
“kağan”: K-G-N. Bütün yazıtlarda bu şekilde yazıyor. İlk damga ak-ka okunur. İkinci damga sesli ama AE olduğu için yazılmaz Ayrıca ikinci sesli damgaya ihtiyaç yok. Çünkü Türkçe'de kagın, kagun, kagon diye bir şeyler yok.
“kopuz”: K-OU-P-Z. İkinci damga OU ya da ÖÜ olduğu için yazılır. Küçük ünlü uyumu sayesinde ikinci sesli damgaya ihtiyaç yok.
“kadın”: K-D-N. İkinci damga sesli, AE olduğu için yazılmaz. İkinci sesli damgaya ihtiyaç yok. Çünkü Türkçe'de kadan, kadon, kadun diye sözcükler yok. Ha yazılmasında sakınca da yok ama gereksiz.
“kadı”: K-D-Iİ. İkinci damga sesli, AE olduğu için yazılmaz. Son damga sesli olduğu için yazılır.
“ayı”: Y-Iİ. İlk damga sesli, AE olduğu için yazılmaz. Son damga sesli olduğu için yazılır.
“armut”: R-M-T: İlk damga sesli, AE olduğu için yazılmaz. İkinci sesli damgaya ihtiyaç yok. Çünkü türetilebilecek karışacak başka Türkçe sözcük yok. Ama R-M-T den armutu çıkarmak biraz zor. O yüzden R-M-OU-T yazmak da yanlış olmayacak ve okuyan için daha kolay olacaktır.
İşte bu nokta önemli. Eğer sesli damgaları yazmazsak yazdığımız sözcüklerle karışabilecek başka sözcükler varsa damgaları yazmak gerekli. Bu nedenle yabancı kökenli sözcüklerde ilk sesli damga dahil damga tasarrufuna gitmemek, okuyan için daha anlaşılır olacaktır.
Son olarak çift seslilere örnekler: “öküz”: ÖÜ-ÖK-Z. ÖK damgası ÖK sesi verse bile öncesine ÖÜ yazılır. “kerpiç”: k-r-P-İÇ “okul”: OU-OK-L “katık”: K-T-IK “balta”: B-LT-A “önce”: ÖÜ-NÇ-E “antet”: NT-AE-t “cenk”: Ç-NG “konya”: K-OU-NY-A
Umarım anlaşılır olmuşumdur.
Kolay gelsin.
İyi eğlenceler.
Yorumlar
Yorum Gönder