İLK ÇAĞ FELSEFE TARİHİ – Ahmet Arslan – Kendime Notlar
2. KİTAP –
SOFİSTLERDEN PLATON’A
·
Sofistler öncesi doğa, var oluş ve harekete
yönelik olan felsefe sofistlerle beraber din, siyaset, ahlak ve kültüre dönmeye
başlamıştır.
·
Zamanımızdaki üniversite hocalarına denk
gelirler. Para ile ders verirler.
·
Erken dönem sofistleri:
o
Protagoras: MÖ480-MÖ420. Duyularla
algılanamadığı için tanrıların var ya da yok olmadıklarını bilemediğini söyler.
Bilgiyi duyu organlarımız ile bilebileceğimizi bu nedenle göreceli olduğunu
söyler. “ insan, her şeyin ölçüsüdür” en ünlü cümlesidir. “her şey üzerine
birbirine iki zıt söz söylemek mümkündür” der. Yasalarında her site için farklı
olacağını, tanrısal ya da evrensel olamayacağını söyler. Demokrasi yanlısıdır.
Politikanın herkese öğretilebilecek hatta öğretilmesi gereken bir sanat
olduğunu söyler. İnsanın özünü “politik” olarak tanımlar.
o
Gorgias: MÖ480-MÖ380. Üç ünlü tezi var: 1)
hiçbir şeyin var olmadığı, 2) herhangi bir şeyin var olmuş olsa bile
bilinemeyeceği, 3) herhangi bir şeyin bilinmesi mümkün olsa bile başkasına
iletilemeyeceği. Akıl yürütme şekli Zenon’un paradokslarına benzer. Amacı
felsefenin değersizliğini göstererek hitabeti ön plana çıkarmaktır. Hitabet
öyle bir sanattır ki, ona sahip olana bağımsızlık ve başkaları yanında üstünlük
verir. Varlık ve bilgi konusunda tam bir hiççidir (nihilist).
o
Prodiktos: MÖ5.yy. Sofistleri filozoflar ve
hatipler arasında tarif eder.
o
Hippias: MÖ5.yy. insanlar arasında doğal bir
benzerlik, akrabalık vardır.
·
Geç dönem sofistleri: ilk dönem sofistlere göre
daha radikal görüşleri vardır.
o
Antiphon: MÖ5.yy. yunan olmayanlar dahil bütün
insanların eşit olduğunu söyleyen ilk kişidir. İnsanlar arasındaki farklar
adet, gelenek ve yasalardan yani nomostan kaynaklanır. Physis (doğa) ve nomos
ayrımı keskindir.
o
Thyrasymakhos: Kadıköylü. “hakkın kaynağı
kudrettir”, “adalet, güçlünün işine gelendir” der. Yani güçlü olanın yönetmesi
adildir.
o
Kallikles: Thyrasymakhos’u da aşarak Nietzsche
gibi üstün-insan görüşünü benimser. Yasalar zayıfların uylaşımına dayanır ve
doğaya aykırıdır.
o
Lykphron: Toplumsal sözleşmenin ilk
temsilcisidir.
o
Kritias: Tanrıların varlığı yalandır.
Kurnazların uydurduğu bir yalan. Ateisttr.
· Sofistlerin en büyük önemi, dikkatlerinin
doğadan insana çevirmiş olmaları yani insancılık (hümanizm) tutumlarıdır.
·
Sofistler Yunan dünyasında aydınlanma hareketini
başlatmışlardır.
·
Sofistler Yunan dünyasında eğitimi kurumsallaştıran
ilk kişilerdir.
· Sofistlerin felsefi olarak en büyük önemleri,
Sokrates ve Platon’un felsefelerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamalarından
gelir.
SOKRATES
·
MÖ47-MÖ399.
·
“Eğer tek bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir.”
·
Sofistlerin izinden yürür.
·
Sofistler gibi şüphecidir ama onardan farklı
olarak Descartes gibi şüpheyi, şüphe durumunu aşmak için bir araç olarak
kullanır.
· Doğa filozofları gibi mekanik değil erekbilimci
modeli savunur. Bugün ise doğa bilimleri (Darwin gibi) tamamen mekanik
açıklamaları kabul etmektedir. İnsana dair konularda ise erekbilimsel
yaklaşımlar olmakla beraber, artık Marx, Durkheim ve Freud gibi giderek daha
fazla mekanik açıklamalar kabul görmektedir.
·
Nesneleri bir arada tutan şey iyilik, bu iyiliğin
kaynağı da tanrısal güçtür. Sokrates tanrısı Homeros-Hesiodos tanrı anlayışına
uygundur, insansıdır.
·
Tümevarımsal akıl yürütmenin önemini ilk defa
kabul eden filozoftur.
· Genellemeler, tümeller duyusal değil akılsal
şeylerdir. Masa, ağaç gibi şeylerin alglanmasında duyuların rolü büyüktür ama
adalet, inanç, iyilik gibi konularda duyuların önemi azdır. Bunlarda akıl
yürütmeler daha fazla kullanıldığı için belki insanlar arasında uzlaşıları
azdır. (Ahmet Arslan)
·
Protagoras duyumcu olarak tümellere karşıdır.
Onların bir gerçekliği olmadığını savunur. Sokrates ise tam tersine tümellerin
gerçek olduğunu, zihnimizde var olduğunu hatta gerçekliği olduğu için
zihnimizde var olduğunu savunur.
· Sokrates tartışmalarında hiçbir olumlu tez öne
sürmez. Karşısındakini görüşünün eksik ve hatalı bulduğu yönlere itiraz eder.
Bu şekilde muhatabı doğru tanımı veya kavramı kendi çabası ile bulmakta ve
bundan ötürü de onu kendi malı olarak görmekte ve benimsemektedir. (psikoterapi
tekniği?)
·
Öğretecek bir şeyi olmadığını söylediği için
sofistler gibi para karşılığı ders vermez.
·
“Kendini bil!”. Kendini tanımaya, anlamaya
çalışan insan ahlaki doğruların orada olduğunu görecektir.
·
İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği akıl ve
bilincidir. Sokrates’e göre insan tanımı “bilinçli insan”, “bilinçli
kişilik”tir.
·
“Mutluluk insan doğasının peşinde koştuğu şey,
onun ereğidir”. Mutluluğun en büyük kaynağı ise bilgidir.
·
Erdem, bilgidir.
·
Ama Sokrates’in amacı bilmek değil, eylemektir.
Ona göre doğru bilgi ve hakikat, doğru eylem veya davranışın
gerçekleştirilmesinin tek yolu olduğu için iyidir.
·
Gerçek anlamda haz verici olan şey, ölçülülüktür
ve gerçekten ölçülü olmak insana yararlıdır.
·
Erdem ve bilgi arasında kurduğu ilişkinin
getirdiği devrimci tez, “iyiyi bilenin zorunlu olarak onu yapacağı” tezidir.
Yani hiç kimse bilerek kötülük yapmaz. Aristoteles bu teze iradeyi yok saydığı
için karşı çıkar.
·
Ahlaksızlık ve dinsizlikle suçlanarak ölüme
mahkum edilmiş, imkanı olduğu halde bu durumdan kaçmamıştır.
·
“Araştırılmayan, soruşturulmayan hiçbir hayat
yaşanmaya değmez”.
·
Sokrates ahlak felsefesinin kesin olarak
kurucusudur ve ahlaki entellektüalizmin ilk ve en önemli temsilcisidir.
·
Küçük Sokratesçi okullar:
o
Euklides ve Megara Okulu: Öğretisinin temeli
Elalılardan aldığı Parmenides’in Varlığı ve Sokrates’ten aldığı İyiliği özdeş
kılmasıdır. Bu özdeşleştirme nedeniyle Parmnides’in varlık vardır kısırlığını
aşamamıştır. Öğrencisi Stilpon, bilgeliğin metafizin spekülasyonlarda değil,
bireyi dış faktörlere bağlı olmaktan kurtaracak basit hayatta yattığı görüşünü
savunarak, okulu Kinik Okuluna yaklaştırır.
o
Antisthenes ve Kinik Okul: onlara göre erdem
bilgi değil, pratik uygulamadır. Haz mücadele edilmesi gereken en büyük
kötülüktür. En önem verdikleri şey özgürlüktür, bağımsızlıktır. Bütün
toplumsam, ahlaki, dinsel değerler insanın özgürlüğüne engel olan şeylerdir. En
ünlü mensubu Sinoplu Diogenes’tir.
o
Aristippos ve Kyrene Okulu: ona göre mutluluk
hazdır, felsefe tarihinde karşımıza çıkan ilk hazcıdır (hedonist). Therodoros’a
göre hazcılık adam soyma, hırsızlık vs gibi bireysel aşırılıklara kaya bile
iyidir. Doğal olan iyidir, yasal olan kötüdür.
o
Phaidon ve Elis-Eretia Okulu:
PLATON
·
MÖ427-MÖ347
·
“Filozoflar, kral veya krallar, önder denilen
insanlar gerçekten filozof olmadıkça, böylece aynı insanda devlet gücü ve akıl
gücü birleşmedikçe devlettlerin başı belada kurtulmayacaktır.”
·
Kurduğu Akademia, bildiğimiz ilk felsefe okulu,
herkese açık olan ilk yükseköğretim kurumu, ilk üniversitedir. Ücretsizdir.
Girişinde “Geometri bilmeyen buraya girmesin “ yazar.
·
Bütün eserleri günümüze ulaşmıştır ve hepsi
diyalog şeklindedir.
·
Platonculuk idealizmdir. Duyuların bilgi
açısından değerini reddeder. Duyu, duyum, duyusal algı, bilgi değildir.
·
Beden, ruh için bir zindan, haz insan doğasına
aykırı en büyük kötülüktür.
·
Felsefe tarihindeki ilk ve en büyük siyaset
filozofudur.
·
“Düşünme, başkalarıyla veya yüz yüze değil de
kendi kedine ve sessizce gerçekleştirilen bir diyalogtur.” (Sokrates)
·
Düünce ve akıl evrenseldir. İnsanlar arasındaki
ortak olan tek zemindir.
·
Duyusal dünyadaki şeyler, ideaların birer
yansısı, kopyasıdırlar.
·
Nasıl ki görünen dünya, açıklamasını idealardan
alıyorsa, idealar da varlıklarının teminatını, dayanağını İYİ ideasından alır.
İYİ ideasının varlığı en büyük varsayımdır. O kayıtsız şartsız olandır, mutlak
olandır, açıklanmaya ihtiyaç göstermeyendir. Yani tanrıdır.
·
En yüksek cinsler öğretisinde temel cins
varlıktır. Ardından sükunet, hareket, aynılık ve başkalık gelir. Bu cinsler
sayesinde idealar birbirleriyle ilişkiye girebilirler. Bu şekilde bilim de
mümkün olur.
·
Bilgi, insanda doğuştan vardır ve öğrenme, onu
hatırlamaktan başka bir şey değildir.
·
Temel bilgi türleri dört tanedir:
o
Tahmin (eikasia): gerçek bir bilgi değildir.
Konusu ve gerçekliği yoktur.
o
İnanç (pistis): belirli bir konusu ve gerçekliği
vardır. Ama konusu duyusal, tikel nesnelerdir. Tümellik, ve değişmezlik
ilkelerine uygun olmadığı için standardı düşük, empirik bir bilgidir. İnsanın
gerçek bilgi ve bilim ihtiyacını karşılamaz.
o
Çıkarsamacı bilgi (dianoia): akılsal bir
bilgidir. Ama koşullu ve varsayımsal olduğu için gerçek bilgi değildir.
o
Saf akılsal bilgi veya sezgi (nous): apaçık
ilkelere dayanan, duyusal hiçbir öğe içermeyen, varsayımsal veya koşullu
olmayan gerçek bilgidir. Böyle bir bilim vardır ve diyalektiktir. Platon’a göre
felsefe, bilim ve diyalektik bir ve aynı anlamdadır.
·
Gerçek bilimler aritmetik, geometri, astronomi,
müzik ve bütün bunların üzerinde olan diyalektiktir.
·
Aşk, ölümsüzlük sevgisidir.
·
Aşkın en yüksek türü, bilgelik aşkıdır. Buna
sahip olan kişi filozoftur.
·
Varlıkta üç şey vardır: değişmeyen idea, değişen
duyusal dünya, ideaları örnek alarak duyusal dünyayı meydana getiren işçi
Demiorgos. Demiorgos tanrıdır, bir idea değildir.
·
Tanrı iyi ve cömert olduğu için evreni
yaratmıştır. Ana maddeleri ateş, hava, su ve topraktır. Sonlu ve kendi
etrafında dönen bir küre biçimindedir. Platon sonsuzluğu bir kusur olarak
görür.
·
Ruh, kendiliğinden hareketin ilkesidir. Hareket
eden her şey (gezegenler, yıldızlar) canlıdır, akıl ve ruhları vardır. Evrenin
kendisi de ruha sahiptir.
·
Ölüm ruh için bir kötülük değil iyiliktir. Çünkü
kurtuluştur.
·
Dinsizlik veya sapkın görüşlere sahip olmak
sadece ahlaki bir günah değil, yasal bir suçtur.
·
Tanrılar vardır, iyidir ve adildir. Var
oldukları gibi dünya ve insanlarla da ilgilenirler.
·
Site doğal bir varlıktır. Doğru insanı meydana
getirmek için doğru site zorunludur. Devletin ana sorunu ahlaki bir sorundur.
·
Toplumu meydana getiren ana neden insanın
kendisine yetmemesi ve başkalarının yardımına ihtiyaç duymasıdır.
·
Platon tolumu sınıflı bir toplumdur. Yönetenler
ve yönetilenler olarak ayırılır. En üst yöneticiler filozoflardır. Yönetimi soy
ve kana dayanan değil, yeteneğe dayanan bir aristokrasi türü olan
meritrokrasidir.
·
Tanrılar iyi olduğu için sanatçılar onları iyi
göstermek zorundadır. Bu nedenle sansür son derece doğaldır.
·
Bir tolumun içine düşebileceği en büyük tehlike
onun aşırı zengin ve aşırı yoksullardan meydana gelmesidir.
·
Platonun ideal devletinin zıddı olarak dört
kusurlu devleti söyler:
o
Şeref devleti (timarşi, timokrasi):
aristokrasinin bozulmuş halidir. Savaş, şan ve şeref ön plandadır.
o
Zenginlik devleti: “bir devlette zenginlik ve
zenginler baş tacı olunca, doğruluğun ve doğru insanların şerefi azalır”. Böyle
bir devlette iki devlet vardır: zenginlerin devleti ve yoksulların devleti. İç
savaş tohumları taşır.
o
Demokratik devlet: zenginlik devletindeki iç
savaş sonrası olan devrimle oluşur. Artık herkes efendi olmak ister. Bu rejimde
ne kadar insan varsa o kadar devlet vardır.
o
Zorbalık devleti: demokraside gücün bir tiranın
eline geçmesiyle oluşur.
·
Yasa koyucu filozof, yasaların üzerindedir.
Yorumlar
Yorum Gönder